Yunus EMRE
Kitaplarımın arasında Yunus Emre ile ilgili birden çok kitap olduğundan kuşkum yok. Bunların her birinde yazarlar, Yunus Emre’yi farklı boyutlarda yorumlayıp işlemişler. Hangi boyuttan bakarsanız bakın, yazılanlar, söylenenlerin Canlar Can’ı YUNUS için hiçbir ilgisiz değil, hiçbiri eksiksiz deği; amal hiçbiri de O’nun tümü değil. Yaklaşık on beş yıldan beri, meslektaş ortamında sohbete başlarken, dinleyicilerle tanışma aşamasında,
Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.
Dörtlüğünü, mikrofon uzattığım katılımcılarla birlikte, mümkün olan en anlamlı tonlama ile paylaşmayı bir gelenek haline getirdim. Sayın başbakan Tayyip Erdoğan’ın da 2010 yılında birçok açık hava toplantısında bu dörtlüğü, hitap ettiği grupların gururunu okşamak için kullanması beni de gururlandırdı.
Genel yargım şudur: Bu ülkede kim, hangi düzeyde olursa olsun; eğer Hacıbektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre, Karacaoğlan’ı tanımamış, onların tadına ve kokusuna ermemişse, o kişinin bulunduğu konumda sağlam olduğunu, işinde başarılı olduğunu, kendini ve çevresini anlayıp mutlu ettiğini hatta bu toprağın insanı olduğunu söylemek olası değil.
Yunus’un hayatı masal. Hakkında yazılı belge o kadar az ki. O nedenle Anadolu insanı O’nu kendi beldesine, köyüne taşıyor, bağrına basıyor. Onunla düşünüp, O’nun ağzı ile konuşuyor, O’nun inancı ile ibadet ediyor. Bağnazlık etmiyor. Yoksunluğuna isyan etmiyor, iyilik düşünüp iyilik yapıyor. Bir keresinde lise 12. Sınıf öğrencileri ile bir sohbet ortamında, Yunus’un yukarıda verdiğim, ünlü dörtlüğünü “Gelin tanış olalım” yansıttım perdeye ve yanına yaklaşıp sordum “Kimin olabilir bu dörtlük?” Durdu gözlerini kırpıştırdı, düşündü ve “Neşet Ertaş’ın” dedi. Arkadaşlarının küçük bir dilimi tarafından ayıplandı. Ben özür diledim ondan. Öğrencinin ne suçu vardı, bizler, Türkiye eğitim sistemi bir şey vermemişti ki. Onlar bizim eserlerimizdi.
Yunus Emre Anadolu’nun yoksunluğunu, açlığını, korkularını anlamlı bir inanç kapsamında mutluluğa giden yolda örnek olarak yaşayan ve bir anlamda “ağuyu bal eyledik” diyebilen kişidir. Sabahattin Eyüboğlu’nun 1973 yılında ilk baskısı Yunus Emre’ye selam adıyla çıkan kitabı, Sami Önal tarafından yeniden yayına hazırlanarak İş bankası Kültür yayınlarından 2005 yılında yeniden yayınlanmış. Sami Önal, yeni baskının önsözünde, kitabın dizgi yanlışlarının düzeltilmesi yanında kitaba konulan 154 şiirin özgün yazımları için Yunus’un eski ve yeni harflerle basılmış tüm divanlarının tarandığını belirtmektedir.Kitapta yer alan şiirlerin hemen tümünü diğer, Yunus Emre kitaplarında bulmak olasıdır. Bence İş bankasının yayınladığı kitabın özgün yönü sonuna eklenen sözlük ve Yunus Emre’nin yaşadığı dönemin Anadolu’da yaşanan olayları tarih sırasınca verilmesidir. Yunus’u anlamak, değerlendirmek açısından bu belgeyi aşağıya çıkarıyorum.
1237-1238 | Baba İlyas halifesi Baba İshak’ın düzenlediği ayaklanma |
1240-1241 | Baba İshak’n Amasya’da öldürülmesi (ilk köylü isyanı) |
1240-1241 | Yunus Emre’nin doğumu, Belgelere göre tahmin olarak Eskişehir-Sarıköy |
1243 | Selçuklu hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in (1236-1246) Kösedağ Savaşı’nda (Zara ile Suşehri arası) Mogollara yenilmesi; bu bozgun sonunda Anadolu Selçuklularının İlhanlara bağlı bir devlet durumuna düşmesi ve vergi, haraç,hediye, asker vermesi; Anadolu’da Mogol egemenliğinin başlayışı |
1256 | Baycu komutasındaki Mogolların Selçukluların son direnişini Konya yakınlarında kırması, Anadolu’daki birçok mimarlık eserinin yıkılışı; Mogollar’ın kesin egemenliği |
1257 | II. Keykavus’un Bizanslıların yardımı ve uç Türkmenlerinin desteği ile Konya’da tekrar tahta çıkışı; Hülagu’nun buyruğu ile Kılıçarslan ile aralarında Kızılırmak sınır olmak üzere Selçuklu devletinin ikiye bölünmesi. |
1261 | İznik İmparatoru Mihail Paleolog’un İstanbulu ve Bizans tahtını ele geçirişi; yeni bir hanedanın başlangıcı. |
1261 | II. keykavus’un son direnişinin Mogollar karşısında yenilgi ile sonuçlanması; Önce İstanbul’a sonra Kırım’a sığınması |
1261-1266 | IV. Rükneddin Kılıçaslan’ın saltanatı; Muineddin Süleyman pervane’nin vezirlik dönemi; Sinopta Pervane Ogulları Beyliği2nin kuruluşu; Kılıçarslan’nın Pervane tarafından ok kirişi ile boğduruluşu |
1277 | Karamanoğlu Mehmet Bey’in Mogollar ile çarpıştıktan sonra Konya’yı ele geçirişi; Selçuklu şehzadesi Siyavuş’u (Cimri) sultan ilan edişi. “Bugünden sonra divanda dergahta, barigahta, mecliste, meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmayacaktır.” Fermanı (15 Mayıs) Karamanoğlu Mehmet Beyin öldürülüşü. Cimri’nin kaçışı. |
1279 | Mogol egemenliğine karşı koymak isteyen Süleyman Pervane’nin öldürülmesi |
1266-1281 | III. Gıyaseddin Keykubad’ın hükümdarlığı. |
1281 | Osman Gazi’ninbabası Ertuğrul yerine uç beyi olması |
1281-1297 | II. Gıyaseddin Mesud’un hükümdarlığı (I. Dönem) |
1295 | İlhanlı hükümdarı Gazan Mahmud Han’ın Müslümanlığı kabul edişi |
1297-1302 | III. Alaeddin Keykubad’ın hükümdarlığı |
1299 | Osmanlı uç beyliğinin Selçuklu hükümdarınca tanınması |
1302-1308 | III. Gıyaseddin Mesud’un hükümdarlığı (II. Dönem başkent Kayseri) |
1308 | Gıyaseddin Mesud’un ölümü ile Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılışı. Türk hanedanının sonu (Sinop Beyi olan Gazi Çelebi İlhanlılara bağlı olarak 1325 yılına kadar kendi bölgesinde hükümran olmuştur. |
1308 | Orta Anadolu’nun İlhanlı genel valileri tarafından yönetilmesi. Türkmen beyliklerinin bağımsız görünüşte, İlhanlılara bağlı kuruluşları; Karamanoğulları, Sinop-Samsun Selçukluları, Candaroğulları, Osmanoğulları, Umur Bey, Germiyanoğulları, Hamidoğulları,Menteşeoğulları, Aydınoğulları, saruhanoğulları, karesioğulları …. |
1308 | Maraş-Antep-hatay dolaylarında Mısır-Suriye Memluk İmparatorluğu, Karadeniz kıyıları ile Ege adarlında Ceneviz Devleti,İzmir, Biga, Kıbrısta Latinler, Marmara Bölgesinde Bizans, Ege ve Akdeniz adalarında Şovalye yönetimi. |
1308-1335 | İlhan Olcayto ile İlhan Muhammed Hüdabende’nin Selçukoğullarının mirasçısı olarak Anadolu’yu yönetmeleri |
1335 | Eretna Bey’in bağımsızlığını ilan edişi |
1314 | Emir Çoban’ın Anadolu seferi, Türkmen beylerinin itaati. |
1316 | Emir Çoban’ın oğluTimurtaş2ın Anadolu Valiliği |
1320 | Konya’ya yerleşen Timurtaş’ın merkezin buyruklarını dinlemeyişi |
1320-1321 | Yunus Emre’nin 82 yaşında ölümü |
1326 | Bursa’nın Osmanlılar tarafından ele geçirilmesi |
Yunus, karmşık,tehlikelerin, ölümün kol gezdiği Anadolu’da güven ve sükunet sembolü gibidir. Onun çağdaşları da öyle. Yunus Emre’nin Anadoludaki çağdaşları, Mevlana Celaleddin Rumi (1207-1273), Hacı Bektaş-ı Veli (1209-1271), Aşık Paşa (1272-1333), Sultan veled(1226-1312). Yunus Emre’nin ik büyük çağdaşından farkı şudur: Yunus Emre’nin dergahı, tarikatı yoktur. Halkın mani söylemine uyan Türkçe deyişleri ile halk tarafından ezberlenmiş, izlenmiştir.
Son olarak YUNUS’tan örnek olabilecek birkaç şiirini paylaşmak, kitabın paylaşımının tatlı dilimi olacaktır.
|
||
Adımız miskindir bizimDüşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız Kamu alem birdir bize.
Çeşmelerde bardağın Doldurmadan kor isen Bin yıl dahi beklesen Kendi dolası değil
Dilsizler haberini Kulaksız dinliyesi Dilsiz kulaksız sözün Can gerek anlayası |
Anlamadan dinledikDinlemeden anladık
Gerçek erin bu yolda Yokluktur semayesi,
Kuruyduk yaş olduk Ayak idik baş olduk Kanatlandık kuş olduk Uçtuk elhamdülillah
Tapduk’un tapusunda Kul olduk kapusunda Yunus miskin çiğ idi Piştik Elhamdülillah |
Kendini bilen kişininYüzünü ağ ede bir söz
Sözü düşünüp diyenin İşini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı Söz ola kestire başı Söz ola ağılı aşı Bal ile yağ ede bir söz
Gelicilerin pişir gel Yaramazların şaşır gel Sözün us ile düşür gel Demegil çeğede bir söz |